--Ticaret Odamızın 16 yıllık üyesi olarak biz sizi çok iyi tanıyoruz. Okurlarımıza sizi tanıtmak istiyoruz Erhan Namlı kimdir? Sabun üretimine ne zaman ve nasıl başladınız? Bize hikayenizi anlatırmısınız?
++ Yunanistan göçmeni bir alenin oğlu olarak İstanbul Beşiktaş’ta doğdum. Ülkemizin en büyük sanayi kuruluşlarından birinin ar-ge departmanında elektronik mühendisi ve sonrasında yönetici olarak uzun yıllar çalıştım. Bu dönemde Türkiye’nin birçok yeni ürününün geliştirmesinde katkım oldu.
1994-1996 arasında Hollanda’da yaşadım. Yurda döndükten sonra İstanbul’da bir arkadaşımla kurduğumuz dış ticaret firması ile ithalat yapmaya başladık. Ancak ithalattan pek keyif alamadım, sadece para kazandım.
2000 yılında iş seyahati için gittiğim Tayland benim dönüm noktam oldu. Tayland’da ziyaret ettiğim firma ile Almanya’da bir fuarda tanışmış, sonrasında Türkiye temsilciliğini almıştık. Taylandlı firma küçük bir aile işletmesiydi. Çok keyifle üretim yapıyor ve dünyanın birçok ülkesine ihraç ediyordu. Acayip etkilendim ve kıskandım! İthalat işini bırakmaya ve bir ürünü dünya kalitesinde üreterek ihraç etmeye Tayland’da karar verdim. Tamam karar verdim de ne üreteceğim?
Eşimin ellerinde ciddi egzama vardı. Ellerini yıkadığında egzamalar azıyor, acı veriyordu. Ellerinin de bir şekilde temizlenmesi gerekiyordu. Piyasada en kaliteli diye satılan, en doğal diye sunulan ithal/yerli neredeyse tüm sabunları denemiş bir türlü çare bulamamıştık. Eğer eşimin egzama problemini çözebilecek bir sabun üretebilirsem hem ona faydalı olurum, hem de tüm dünyaya satabilirim diye düşündüm. Ürünü bulmuştum Doğal Sabun!
Ürünü buldum ama, sabun üretimi konusunda hiçbir bilgim yoktu. Nasıl yapacaktım? Sabun üretimi konusunda piyasanın duayeni kişilerin görüşlerine başvurdum. Hepsi bana bu işlerle uğraşma al sabunu sat diye öneride bulundu. Ağzımın payını almıştım. İş başa düşmüştü.
Sabun yapımını kimseden öğrenmek istemedim, zira ben piyasada satılanlardan çok daha farklı bir sabun yapmalıydım. İşi birinden öğrensem belki de o kişinin doğru bildiği tüm yanlışları da doğrusu budur diye kabul edecek, hiç araştırma gereği duymayacaktım. Bu konuda doğru karar verdiğim yıllar sonra ortaya çıkacaktı. Kozmetik konusunda doktorası olan bir müşterimle fabrikada yaptığımız bir sohbette “Erhan Bey bu konuda bir eğitim almış olsaydınız herkesin yaptığını yapar, farklılaşamazdınız” demişti.
Yurtdışından sabun üretimi konusunda birçok kitap getirdim. O dönem internet bu kadar yaygın değildi, internetten de faydalandım. Ancak kitaplar ve internette bilgiler çok sınırlıydı yine de temel bilgi sahibi olmuştum. Evde ilk denemelere başladım. İki ay sonra uğruna sabun yapmaya kalkıştığım kadın tarafından evden kovuldum.
-- Siz yaptığınız işi çıraklık-kalfalık-ustalık dönemi olarak tarif ediyorsunuz. Bize bu dönemlerinizi anlatırmısınız?
++
“Çıraklığını yapmadığın hiçbir işi yapmamalısın” diye düşünüyorum. Benim de çıraklıktan ustalığa giden dönemimin hikayesi kısaca şöyle;
Çıraklık;
2002 yılında ithalat işini ortağıma bırakıp boşa çıktım. Deterjan üretimi yapan bir arkadaşım atölyesinde bir köşeyi bana açtı. Burada istediğin kadar çalışabilirsin dedi. Sabun geliştirme çalışmalarımı rahat bir ortama taşımıştım. Kısa sürede adına sabun diyebileceğimiz birtakım şeyler üretmeyi de başarmıştım. Köpürüyordu, temizliyordu ancak beni tatmin etmiyordu. Sonuçta atomu parçalamayacaktım ancak mükemmeli arıyordum. Mutluluktan havalara zıpladığım günlerle umutsuzluğa kapılmış hüsranlı geceler arasında dört yıla yakın ar-ge yaptım. Geçmiş ar-ge deneyimim ve disiplinim olmasa sanıyorum pes ederdim. Her başarısız denemeden sonra kendimi tekrar motive etmeyi başardım. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim; çevremden bu işlerden vazgeçmem konusunda ciddi baskılar gördüm. “Oğlum işini yapsana ne işin var sabunla” diyen çok oldu. Çok bozulsam da hepsini bertaraf etmeyi başardım. Hedefe kitlenmiş güdümlü bir füze gibiydim.
Sabunların kalitesi beni tatmin etmeye başlamıştı. Bu sürede Türkiye’nin ilk gerçek doğal sıvı sabununu da geliştirdim. Çok başarılı bir ürün olmuştu. ( Doğal Sıvı Sabun üretimimiz hala aynı formüllerle ancak farklı üretim metodu ile devam ediyor ) Satışlara da başlamış iyi geri dönüşler alıyordum. Artık çıraklık devresini tamamlamıştım.
Bu meşakkatli süreci SEDENA’nın “S” si eşim Sibel olmasa tamamlayamazdım. Ona tekrar tekrar çok teşekkür ederim.
Kalfalık ;
Karaağaç-Gömeç te evimiz vardı (hala var). Sabun geliştirirken şu anki fabrika binamızın bulunduğu Karaağaçtaki arsayı satın aldım. Müşterilerimi zeytin ağaçları altında ağırlayacaktım. Ancak hemen inşaata girişmedim, 2006 yılında Karaağaç’ta 150m2lik bir yer kiraladım. İlk sabunhanemizdeki üretimimiz yaklaşık altı yıl kadar sürdü.
Bu süreçte de ar-ge çalışmalarına devam ettim. İnsanların ev ve işyerleri dışında da doğal bir sabuna ihtiyacı olduğundan yola çıkarak tüp sabununu geliştirdim. İnsanlar artık tüp şeklindeki doğal bir sabunu cebinde, çantasında, arabasında, piknikte taşıyabilir hale gelmiş, konaklama yerlerindeki ucuz sabunlara mahkümiyetten kurtulmuştu.
Her sabun pişirdiğimde bunu nasıl daha iyi yapabiliriz diye düşünüyor yeni üretim şekilleri deniyordum. Bugün uyguladığımız, hiçbir atık oluşturmayan, çevreyle dost üretim metodunu burada geliştirdim.
Artık sabunhaneye sığamaz hale gelmiştik. Yaklaşık altı yıl süren kalfalık dönemimiz de bitmişti.
Ustalık;
Geliştirdiğimiz çevreci üretim metoduna uygun olarak fabrikamızı planladık ve inşa ettik. Üretimimize uygun makinaları da tasarlayıp ürettirdik. 2012 yılında da 800m2 kapalı, 5500 m2 açık alana sahip, son derece modern ve hijyen fabrikamıza taşındık. Başından beri yaptığımız tüm yatırımları tamamen öz sermayemiz ile yaptık, herhangi bir destek almadık.
İşe başlarken amacım sadece sabun değil, zeytinyağı bazlı her türlü doğal kozmetiği dünya kalitesinde üretebilecek yeterlilik ve bilgi birikimine sahip olmaktı. Bugün buna sahip olduğumuz için gurur duyuyorum.
Üretimimize devam ederken birçok yeni doğal kozmetik ürün geliştirdik. Geliştirdiğimiz yeni ürünleri en uygun zamanda satışa sunacağız.
-- İhracat için organizasyonunuz olduğunu biliyoruz. Bize biraz yurtdışı çalışmalarınızdan bahsedermisiniz?
++ Birçok ülkeye ihracat yaptık, yapıyoruz. Rotterdam/Hollanda’da ihracat organizasyonumuz için bir şirket kurduk. www.blacktreenaturals.com Bu şirketin başında Avusturya Lisesi’ndeki eğitiminden sonra Utrecht Üniversitesi’nde Lisans, Erasmus Üniversitesi/Rotterdam School of Management’ta Startup ve Girişimcilik Master’ı yapan SEDENA’nın “ikinci E” si oğlum Emre bulunuyor. Uluslararası markamızı BLACKTREE olarak Avrupa’da tescil ettirdik. Karaağaç ‘ımızı yurtdışında da gururla temsil ediyoruz. Avrupa sevkiyatımızı Rotterdam depomuzdan yapıyoruz.
-- Kendinizi kısaca nasıl tanıtırsınız?
++ Köydeki lakabım “sabuncu” ama ben kendimi “Sabun Ustası” olarak tanıtıyorum. Yirmi yıllık deneyimden sonra bu sıfat bana yakışıyor.
-- Müşteri kitleniz hakkında bilgi verirmisiniz? Sedena kimleri hedefliyor?
++ Müşterilerimiz ne aldığını bilen bilinçli bir tüketici kitlesi. Onlarla uzun süreli ilişkimiz oluyor. Her gün yenileri ile tanışıyorum. Müşterilerimiz uzun vadede dostumuz, arkadaşımız oluyor. Ayrıca otel ve spa müşterilerimiz de var.
-- Mesainiz nasıl başlıyor?
++Her iş gününe neşeyle başlıyor, zevkle üretim yapıyoruz. İşimizi çok seviyoruz. Ürettiğimiz her sabun bize keyif veriyor. Kullananların da keyif aldığına inanıyorum.
--İşe başlarken koyduğunuz hedefe ulaşabildiniz mi?
++Sabun üretimi için yola çıktığımda amacım dünya kalitesinde doğal sabun ve sıvı sabunu üretip ihraç etmekti. Bu kısmı başardım. Şimdi geliştirdiğim diğer kozmetik ürünleri ihraç edeceğim. Bunu da en kısa sürede başaracağım.
--Gelecekteki Sedena için hayaliniz nedir?
++ Ölçek odaklı değil kalite odaklı bir yapımız var. Beni en çok mutlu edense ürünlerimizin dünya pazarlarında kabul görmesi.
Uzun vadede amacımız dünyada doğal kozmetik alanında tanınan, güvenilir bir marka olmak. Dünyanın üst segment mağazalarının rafında Blacktree’yi görmek.
-- Hep yaptıklarınızı anlattınız, yapmadıklarınız ne?
++ Esinlendiğim birçok kişi/olay/mekan/iş olmuştur. Ancak hiç kimseyi taklit etmedim. Çok taklit edildim. Taklidin aslını yücelttiğine inanıyorum. İnanmadığım, bilimsel bir dayanağı olmayan hiçbir ürünü üretmek için çaba sarf etmedim. Kimseyi kandırmadım. Ürettiğim bir ürünü ilaç gibi her derde deva diye satmadım. Maliyeti azaltmak adına farklı yollara sapmadım. Meslektaşlarımın ayağına asla basmadım, korsan rekabete girmedim. Parayı hiçbir zaman ilk hedef yapmadım. Ve en önemlisi kızıma kullandırmayacağım hiçbir ürünü üretmedim, üretmeyeceğim.
Kızıma dip not;
Bu yazıyı okuduktan sonra benden niye hiç bahsetmedin diye bana kızacak olan SEDENA’nın “D” si Defne’m şimdilik sadece bizim sabunlarla yıkanmakla ve geliştirdiğimiz yeni ürünlere denek olmakla meşgul. O da abisi gibi üniversiteyi Hollanda’da okumak istiyor. İki yıl sonra o da Hollanda yolcusu.
-- Genç girişimcilere neler tavsiye edersiniz?
++ Hiç kimsenin yapmadığı bir işi yapmıyorsanız veya herkesin yaptığı işi herkesten daha iyi yapamıyorsanız hiçbir iş yapmayın.
Para odaklı değil başarma odaklı olun. İyi bir iş yaparsanız zaten para kazanırsınız.
Kahvedeki hazirunun hepsi üst düzey girişimcidir. Kahvede proje çoktur ama ben kahveden çıkmış ve başarılı olmuş hiçbir somut proje görmedim.
Size değer katacak insanlarla ilişki kurun. Size bir şey öğretecek vizyon sahibi kişilerin bedava çantasını taşıyın.
Tutumlu olun. Sermaye birikimi yapmaya çalışın. Çok az demeyin damlaya damlaya göl olur. Sermayeniz sağlam olursa daha cesur karar alırsınız.
Paranız kadar iş yapın. Borçla iş yapmayın. Hayal edin ama hayalperest olmayın. Aç gibi işe sarılın ama açgözlü olmayın. Doyduğunuzda masadan kalkmayı da bilin.
Asla kimseyi kandırmaya çalışmayın. Herkesi bir kez kandırabilirsiniz, belki ikinci kez de kandırısınız ancak üçüncü kez kesinlikle başaramazsınız. En büyük aptallık karşındakini aptal sanmaktır.
Sabırlı olun. Yere düştüğünüzde kalkmayı bilin.